YANLIŞ VE YALAN
30.04.2010 00:16:36
Sayın Okurlar;
İnsanoğlu, hayatında
bazı yanlışlıklar yapabilir. Ancak, rahmetli İsmet İnönü?nün dediği
gibi, aynı hata gerçekten iki defa yapılmaz. Bunu, ben de yapsam,
başkası da yapsa, izahı mümkün değildir.
Günümüzde,
siyaset arenası başta olmak üzere, iktidar kanadının da, muhalefet
kanadının da, çeşitli kurum ve kuruluşların da, öte yandan, idare
edenlerin ve idare edilenlerin de, az veya çok yanlışlarına
rastlanılıyor. Yanlış hesap Bağdat?tan döner de,
bu
yanlışı ortaya çıkarıp, zamanında doğrusunu görmek ve Bağdat?a kadar
göndermemek daha isabetli değil mi? Aslında, olay bu konuda
düğümleniyor. Yani,
açıkça ve altını çizerek ifade
ediyorum BU AZİZ AKIL, BU AZİZ DÜŞÜNCE, BİR BAŞKA ANLAMDA, MÜDRİKE,
İDRAK EDEBİLME VE MANTIK SÜZGECİ NEREDEYDİ? Lafa gelince , cilalı
masalarda cilalı sözlere geçince, atmaya, tutmaya, satmaya da
gelince, alimallah, mangallarda kül kalmıyor, her nasılsa kelimelerin
arkasından yetişilmiyor. Efendim; Kendimizle dargın mıyız, aklımızı,
fikrimizi, kalbimizi, gönlümüzü dinlemekten aciz miyiz? Bile bile,
göre göre, hatra fetvalar vererek, öte yandan, iki kuruşluk şahsi
menfaat uğruna hareket edilirse, sonuçlarına elbette ki katlanacağız.
Örneğin; yani, oynanan oyunlar yanlış, düşünceler, fikirler yanlış,
konuşmalar hepten yanlış, bunun yanında plan proje de yanlış. Buraya
kadar geldik. Şimdi, bile bile, göz göre göre buna evet diyen kafa
(tecahül-ü arifane) yani Türk Halk Edebiyatı?nda, yerel ağzında
bildiği halde bilmemezlikten gelme. OLDU MU, YAKIŞTI MI?
Sayın Okurlar;
Yalanla, yanlışla,
iman ne zaman birlikte olmuşlar, gören var mı? Mekanında, zamanında
doğru teşhis yapılmazsa, tedavisi geciktirilirse, hatırlara fetva
verilir, sırtı sıvazlanırsa, öte yandan, üç kuruşluk menfaat için
(EVET EFENDİM, DOĞRU EFENDİM) denilirse, sonunda hoplamaya zıplamaya,
bağırmaya, çağırmaya ne hakkımız var? Bunlar, sadece bir konuda
olmuyor ki birçok konuda yanlışlar karşımıza çıkıyor. Az ve öz
söylemek, çok ve boş söylemekten daha iyidir.(Konularda, temeli
atarken, planı projeyi çizerken, işe insanları atarken, mevcut
imkanları ve imkansızlıkları bilirken, bu aziz akıl, bu düşünen kafa,
çengele mi takıldı?) Azgın yara iyi olmaz. Hep bana, hep bana der,
keseri kendimize yontarsak, bir gün gelir, keser döner, sap döner,
ardından hesap döner. Gayrimeşru yollarda, tatlı tatlı gülmenin,
acı acı böğürmesi olacaktır. Öyle yüzler, öyle beyinler vardır ki,
Allah korusun, o kafada, şeytanlar, sinekler yuvalanmıştır. Böyle
beyinleri ve yüzleri tanıyamıyorsak, akibetine katlanacağız. Doğru
her zaman doğrudur. Doğru, dünya kurulduğundan beri, insanlık
aleminde nerede yıkılmıştır? Gören, bilen, duyan var mı? Ancak,
tilkiye kümes emanet edersek, kedinin boğazına ciğer takarsak niye
sızlanıyoruz ki?
Bildiğim odur ki, masumun, doğrunun,
haklının yüzü ve dudağı bir gün gülecektir. Ancak, zalimin dişi de
nasıl olsa sökülecektir. Bu da kesin. Her şeyi bir yana bırakalım,
kaldı ki, İlahi adalet zaten tecelli edecektir. Kısas kıyamete
kalmaz. Özetle, bütün mesele şu değil mi?(ALLAH İÇİN, KİTAP İÇİN,
İNSANLIK ALEMİ İÇİN DOĞRU MU YAPIYORUM, YANLIŞ MI YAPIYORUM) Bu
beynimiz hayvan beyni mi, yoksa düşünen insan beyni mi?