KİŞİ ARKADAŞINDAN
BELLİDİR
17.05.2010 00:59:32
Sayın
okurlar;
Yaşı, başı, cinsi, cibilliyeti,
branşı, hizmeti, unvanı, saltanatı, cahili, cühelası velhasıl, her ne
surette olursa olsun, insan insan olamıyorsa, ondan uzak olan Allah?a
yakın olur ve takındığı bütün mücevherat da olsa, insan güzelliği
gitti mi bütün bunlar bir gübreden farksızdır. Çünkü, ak alnında nur
ışığı olmayan, Cenab-ı Hak?ın lütfundan mahrum kalır.
Başta televizyon yayınları olmak üzere,
çeşitli basın yayın kurumlarında ve neşredilmekte olan, bilgi, belge
ve kaynaklardan öğrendiğimiz, adi, kirli, seviyesiz haberler ve
görüntüler ayyuka çıktı. Bunlar nasıl davranıştır? Bunlar nasıl beyan
ve bunlar nasıl güç kullanımı?
Sayın
okurlar;
Akl-i kül hakikat-i
Muhammediye?dir. Akl-i kül, aynı zamanda bir öğretmendir. Dünya malı
dünyada kalıyor ve bu dünya da ahiretin tarlasından başka bir şey
değildir. İnsan dediğin cihana bir defa gelir. Bu işlerin, kötülükler
dünyasında, (siyaseti, ticareti, fazileti, rezileti değişmez.) Kimi,
dikenini gülden seçer olsa da, herkes ektiği mahsulü de bir gün
biçer. Bu konuda şair Fatin şöyle
söylüyor:
?ELLER SÖZÜNE UYMA UTANDIRMA
FATİN?İ
ETTİKLERİNE NADİM OLUR,
UTANIRSIN?
Sayın
okurlar;
(Kişi refikinden azar) Büyük
şairimiz Mehmet Akif de bakın ne
diyor:
?HAK ERENLER İYİ BAK KENDİNE,
MİKTARINI BİL
SENDEDİR NÜSHA-İ KÜBRA,
OKUMUŞLARDA DEĞİL?
Kişi, üst tarafına
değil alt tarafına bakmalı, koluna girilen kişinin de ne olduğunu tam
sormalı, tartmalı, anlamalı.
Hayvanat
âleminde dahi, bazı şeyler rayına çok oturmuştur, itlerin ağzını
tutan, bir çift kemiktir. Bundan böyle her it, kağnı gölgesini
kendisinden sanırmış. Bilinmelidir ki bilgi ve hikmet, Tanrı?nın
cemalidir. Kendisini bilenler Tanrısını da bilmişlerdir. Nitekim,
kendisini, eşini, dostunu ve idrak edebilenler için bütün kâinatın
hepsi sözdür. Hafif bir sesi duyup anlayana, bilene bağırmanın ne
anlamı var? Zaten bir insanı tanımak istiyorsak iki çift lafı
yeterlidir. Bunun için de bir hakikat, yüz şüpheden evladır. Küfür,
kaba kuvvet, hırçınlık, şiddet yani bütün bu vahim hadiseler, aslında
avamın, kaldırım haytalarının, kahvehane köşesi kapkaççılarının veya
köprü altı serserilerinin işidir. Dünyamızdaki sıkıntılar, mutlaka
bir günahın cezası, ferahlıkları ise müspet ve inançlı ibadetin
karşılığıdır. İMAN KALPTEDİR, NAMAZ FİİLDİR. Ben sadece burada,
düşüncelerimi aktarıyorum. Asla ve asla akıl hocalığı yapmıyorum.
Burada asıl önemli bir konu da,
milyonlarca gençlerimize iyi örnek olabilmek hadisesidir. Üzüm üzüme
baka baka kararır. Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar.
Yengecin yavrusuna sormuşlar ?Niye yan yan yürüyorsun? Yavru yengeç
cevap vermiş. ?Annem de babam da böyle yürüyorlardı demiş. Allah
korusun, annesinin ölümüne sebep olan genç evlada, (hâkim) anneni
neden öldürdün demiş. Evlat, hâkime şu cevabı vermiş: -Annemi
öldürmeyeyim de her gün başkalarını mı
öldüreyim?
Müstağni olan Tanrı?dır,
muhtaç olan bizleriz. İnsan olmak kolay mı? Bazılarının selamı mis
gibi, bazılarının selamı is gibidir. İnsan, fikir ve düşünceden
ibarettir. Gerisi kemik, et ve sinirdir. İşte bunun için bir gün
birileri çıkar, (Senin kilon kaça der.) Cenab-ı Hak, kimseyi
utandırmasın. Kendi durumunu bilmekten aciz, yaratanını nereden
bilecek? Allah korusun. İşte bütün bunlar için ARİFLERİN HUZURU
MARİFET, NEŞESİ MUHABBET, NURLARI DA HAKİKATTİR. Bildiğim odur ki,
insanoğlunu, hayvandan ayıran üç önemli unsur düşünce, konuşma,
utanmadır. Elbette ki bütün bunlar, insanlık âleminde bilene ve
anlayana göre değişir. Dolayısıyla bu işlerin seni beni olmaz.