CAHİLDE KALEM, DELİ DE SİLAH GAFLETTİR

22.06.2012 00:54:20

Sayın Okurlar;

Mevlana Celalettin Rumi, bir sözünde (Kaza ve kaderi inkâr edenin, inkârı bile belki kaza ve kaderdendir) diyor. Bundan böyle, kader, kısmet, tecelli velhasıl alın yazısı Yüce Allah’ın yüce takdiri ve hikmetine bağlıdır. Ancak, her meseleyi de kadere bağlayıp, çöreklenerek zaman geçirmek, insanoğlunun aklı ve mantığıyla bağdaşmaz.

Sayın Okurlar;

Ben şahsen, seviyeli, terbiyeli, mütevazi, saygın cahilleri severim. En azından kendisini biliyor, ayrıca, hem yasalara, hem de insanlara karşı çok ölçülü. YA O SEVİYESİZ CAHİLLERİ, YA O DİKKATİ, GÖREVİ, SORUMLULUĞU, YETKİYİ, YANLIŞ KULLANAN VEYA BİLMEYEN ARIZALI KAFALARA NE DEMELİ? Pek tabi önce insan. Yani dünyanın kültürünü de yutsa, bir insan adam olmadıktan sonra, ne alnında bir nur, ne de göğsünde bir niyaz ışığı olur. Çünkü, bunun tüm bilgileri ve giyimleri sadece şekilden ibarettir.

Sayın Okurlar;

ALLAH AŞKINA, GENEL ANLAMDA DA İFADE EDİYORUM. (ŞU YAZAN, ÇİZEN KALEMİN, BİR DÜŞÜNCESİ VE BİR GÖZÜ OLSAYDI, HER PARMAĞIN ARASINA GİRER MİYDİ? ŞU SİLAH DEDİĞİMİZ KORKUNÇ ALET, DELİYİ TANISAYDI, HERKESİN BELİNE TAKILIR MI, TAKILSA DAHİ PARMAĞINA TETİK İZİN VERİR MİYDİ?

Sayın Okurlar;

Yıllarca süren ve zaman zaman ortaya çıkan bazı çirkin siyaset, öte yandan eğitim ve öğretimdeki kısır çekişmeler, hak hukukun ihlali ile gelişen pervasızca davranışlar, işte bu seviyesiz cahilleri ve delileri de bir yerde ortaya çıkardı. Bundan böyle, bir gaflet ortaya çıktı. Böylece huzurun, güvenin temini yolundaki çalışmalar zorlandı. Böylece, at izi, kurt izine bir nevi it izine karıştı. Böyle de olunca, seviyesiz cahil kalemi eline aldı. O güzelim parlak kağıdı kirletti. Deli de silahı kapınca birçok masumun kanına girdi. Yüce Allah, kimseyi seviyesiz cahil ve deli yapmasın. Bütün bunların yanında, bencillik, sen ben kavgası, haşa Allah’tan korkmama, kuldan utanmama gibi, insan özelliklerine yakışmayan düşünce ve davranışlar içerisinde, birçok bu tarzda insan, ne kaleme, ne de silaha ara verdi. Sonuçta, her zaman ifade etmeye çalıştığım çok önemli bir konuyla karşı karşıya kalındı. SEBEPLER GÖRÜLEMEDİ VE ZAMANINDA TEDAVİSİ YAPILAMADIĞI İÇİN, SONUÇLARIN TEDAVİSİNE KALINDI. (Ayıkla pirincin taşını)

Sayın Okurlar;
Her kim olursa olsun, seviyesiz cahil, kendisinin düşmanıdır, cesur olur, vakitsiz öten horoz gibidir. Sır verilmez, bunlara söz anlatmak, köre renk tarifi gibidir. Deliye gelince; kendi söyler, kendi işitir, bir zaman devran sürer, yersiz bağırmalar yapar, akşamdan sonra azar, arlanmaz, utanmaz, kendi deli arkadaşı ile oturur kalkar. Bunun için delinin yüreği ağzındadır, eline bırakın silahı değnek dahi verilmez. Hiçbir sözü de kaleme gelmez. Her zaman dediğim gibi Cenab-ı Hak, ne verirse, HAKKIMIZDA HAYIRLISINI VERSİN.

KÖŞEMDEN BİR GÜNCELLEME

(Kararı siz verin)

Efendim;

Sadece Bolu’da değil, hemen hemen ülkemizin birçok yerinde, bilhassa ticarethanelerde (tanıtıcı levha ve tabelalarda, yabancı kelimeler) Hani bu, bir düşüncedir, bir zevktir, olabilir. Öte yandan, birçok büyük mağaza ve marketlerde, normalin üzerinde çalınan ve kulakları rahatsız eden bir fon müziği. Ben, on beş devlete gittim, hiçbir ülkede ne bir Türkçe levha, ne de Türkçe bir şarkı, türkü dinledim. Kaldı ki, Türk Milletinin karakteri, tarihi, kültürü, sanatı, musiki hayatı, dünya milletlerinin rengini değiştirecek kadar, engin ve zengindir. Anlayamadığım, bu ne kadar özenti, bu ne kadar kendinden geçmek. Aslımız belli, asaletimiz belli. Velhasıl, elin gülü, ele kokmaz, elin gözü taşı eritir, elin yari yar olmaz, elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz. Her neyse, (Ana adı Fatma, baba adı Ali, BU ÇOCUĞUN ADI NİYE CONİ?)