
Kemal Bilsel Sarısözen
kbsarisozen@boluekspres.com
Sayın Okurlar;
DELÂLET; kelimesi, Osmanlıca da yol gösterme, kılavuz, delil ve alet olma, iz işaret bırakama anlamına gelir.
DALÂLET;yine Osmanlıcada (azma, doğru yolda çıkma (tahrik-i dalâlet) azma yolu, günah yolu anlamına gelir.
Sayın Okurlar;
ULULUĞA ERİŞMEK İSTEYEN KALEM,HANGİ PARMAĞIN ARASINDA OLDUĞUNU BİLİRDİ. Genel anlamda ifade ediyoruz ki seviyesiz cahilde kalem, delide silah çok büyük bir gaflettir. OKUMADAN ALİM, DOKUMADAN MUTAF OLUNMAZ. BAZEN, ÇOK KÜÇÜK GÖRDÜĞÜMÜZ BİR MESELE, ÇOK KÜÇÜK GÖRDÜĞÜMÜZ BİR SÖZ, HATTA TEK BAŞINA BİR ANLAM DAHİ İFADE ETMEYEN, HARF, YERİNDE KULLANILMAZSA, BAŞA BÜYÜK DERTLER AÇAR. BAKIN BU KONUDA FUZULİ NE DİYOR.
BİR HARF SUBÛT-İ İLE, NADİR-İ NAR EYLER
BİR NOKTA SUKÛT-UİLE, GÖZÜ KÖR EYLER,
Asırlarca,hatta, 13.yüzyıldan zamanımıza kadar atalarımız, büyüklerimiz, olayların karşısında az söz söylememişlerdir. (Dana iken, zelveye koşulanın boynunu boyunduruk kırar.İki günlük seyisliği ile de üç günlük at gübresini karıştıran, seyis, bir anda atın çiftesini yer.Önemli olan, kişinin kendisini bilmesi değildirde nedir.)Tokat’ın, Turhal ilçesinde bir darbı mesel anlatılır. İki uyduruk eşkıya bozuntusu, dolayısıyla, kendisini kabadayı zanneden kişiler, Turhal köprüsünde karşılaşırlar. Küçük olan büyüğüne dönerek, (Abi, yetmiş iki bin dünyayı gezdim, bu dünya daiki baba yiğit tanıdım. Birisi sensin ama ötekini söylemiyorum der.) Yaşça büyük olan ikinci uyduruk eşkıyada ona şu cevabı verir. (Yavrum;Onu bilmeye ne var, elbette ki oda sensin der ve bir birlerine sarılırlar. Ayrıldıktan sonra husumet devam eder.)Yani; tamamen uyduruk, tamamen anlamsız gerçekle bağlaşmayan gösteriş budalaları. Bunun içindir ki Allah bir insana bela verirken evvela aklını alırmış.
Sayın Okurlar;
KUVVETLİYE SERTLİK, BİLGİNLERE MAL SEVDASI, ZENGİNLERE CİMRİLİK, ARİF İNSANLARA DA HAFİFLİK HİÇ Mİ HİÇ YAKIŞMAMIŞTIR. ZATEN, BİR ŞEYİN ASLI VARSA GÖK KUBBEDE ÇINLARMIŞ. BUNDAN DOLAYIDIR Kİ, FAZİLET HERKESİN OMZUNA KONMUYOR. KONDUĞU ZAMANDA BİR DAHA KOLAY KOLAYDA KALKMIYOR. Yeşil yapraklara, filizlere, fidanlara uzanarak bunları kımıl kımıl yiyen keçinin neşesinden geçinmezken,biraz boynuzundan tutup, götürmeye başlayınca KEÇİCE nasılda bağırmaya başlıyor. Bilinmelidir ki, aklın hası,işin sonunu görebilmektir. Göremiyorsa akıbetini de kestiremez. Dolayısıyla akıbetini göremeyen akıl, akıl değil nefistir. En büyük aslanda nefsini yenen aslandır.
Sayın Okurlar;
İnsanlık tarihi boyunca, kötüleri, adileri, seviyesizleri, sınama olmasaydı, bu kötüler, bu adiler, bu seviyesizler SAVAŞTA YETİM KESİLİRDİ. İşte bunun içindir ki, Cenab-ı Hak bir insanın feyline bakarmış, buna göre torbayı boynuna takarmış.
GÖRELİM MEVLA NE EYLER
NEYLERSE GÜZEL EYLER.






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!