Sayın Okurlar;
Bu köşemden çoğu kez yazdım. Bizim kurumlarla, kuruluşlarla ve kişilerle kolay kolay işimiz olmaz. Ana konumuz, yani yazılarımız insan aklının düşünen insandaki yaşam tarzıdır.
Sayın Okurlar;
Adamın alacası içinde, hayvanın alacası dışındadır. Hepimizin bildiği gibi, insanoğlu düşünür, taşınır, okur, öğrenir, sorar, üretir ve de duygu sahibidir. Şu altı özellik hayvanat aleminde yoktur. Onlardaki herşey, doğası icabı içgüdülerine bağlıdır. Bu nedenle adamı adam eden müspet düşüncesindeki aziz aklıdır. Bunun aksi de olabilir yani akıl akıl olmaktan çıkarsa, düzensizlikler de başlar. Netice itibariyle altının kıymetini sarraf, adamın kıymetini de adam gibi adam olanlar bilir.
Sayın Okurlar;
Bir insan, bir meseleyi bilerek saptırıyorsa, gizliyorsa veya kendisinden başka kimselere iltifat etmiyorsa, dinlemek lüzumunu da hissetmiyorsa orada bencillik vardır. İşte dünyamız, işte olaylar, kimin eli kimin cebine belli değil. Fazla yalan ve her defasında, daldan dala devamlı zıplayan, şımaran gönül bir gün de gelir attan iner, eşeğe biner. Hani ne demişler (insan ikrarından, hayvan yularından tutulur.) Teşbihte hata olmazsa, inek gibi süt vermeyen inek, bu defa öküz gibi kutan sürer. Bu nedenle, gönlü, kalbi, yüzü ve de aklı kara olana ışık ne yapsın? Demirin kızarıklığı, demire değil ateşe aittir. Yani, o ateş olmazsa demir yine demirdir. Bundan böyle, bile bile, göz göre göre kastı mahsusada, özetle bir yerde, doğruya devamlı yanlış deniliyorsa elbetteki o akılda kendisine göre şahsi ve gizli bir yamukluk olacaktır. Biz gördüklerimize hükmederiz,insan aklı da bunun için aziz kılınmıştır.