• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

HAVANDA SU DÖVDÜM

09.06.2012 00:26:31

 

Bu nasıl iştir? Bu yaşa geldim anlayamadım gitti. Bundan sonra da anlayacağımı sanmıyorum. Otuz kırk kişi bir araya gelip bir parti kurduk diye meydana çıkıyorlar. Bir araya gelen bu otuz kırk kişi aralarından birini de kendilerine başkan seçiyorlar. Asıl mesele de bundan sonra başlıyor.

Bu konuyla ilgili bir soruyla konuya girelim en iyisi. Sorum şu; “Sağlıktan sonra en kıymetli olan nedir?” desem, çok çeşitli cevaplar alacağımı biliyorum. Kimi altın, kimi platin, kimi gümüş diyecektir. İnanın yüzde doksan dokuz onda dokuzu ekonomik değerlere takılıp kalacaktır.

Halbuki, bu söylenenlerden çok daha kıymetli olan bizlerin seçimlerde kullandığımız oylarımızdır diye iddia ediyorum. Neden mi?

Bu oyumuza sahip olabilmek için kekeme olan siyasi dilleniyor. Ömrü billah alnı secdeye gelmeyenler bir günde beş yerine on yerleşim yerine uğramışsa on yerde namaz kılar görünmek için namaz kılıyor. Fatiha’yı okumayı bilmeyenler, mevlitlerde dua eder görünüyor. Cenaze definlerinde bulunup dua okuyorlar. Cami yaptırıyorsanız kesenin ağzını açıyor. Vs  Vs

Yani sizin anlayacağınız toplumların en duyarlı noktası din olduğundan oy istemeye gittiği yerde o insanların inancına göre gardını alıp ringe çıkıyorlar. O anda dile benden ne dilersen diye konuşma başlıyor. Padişahın bile yerine getiremeyeceği vaatler veriliyor.

 

Bunca vaatlerin ne için yapıldığını sanıyorsunuz?

 

Oyumuzu alma gayreti içinde olanlar, bana göre bizleri yumurta tavuklarına benzetiyorlar. Bir avuç yem verirken arkamızdan ürettiğimiz yumurtamızı arakladıklarının farkında bile değiliz.

 

Gelelim yeni kurulan partiye; Otuz kırk kişinin seçtiği bu kişiye parti başkanı deniyor. Seçimde başarı kazanıp da milletvekili unvanını alıncaya kadar otuz kırk kişi tarafından lider olarak ileri sürülen kişi belli bir süre sonra yerini garantiye almak için kendini seçenlerin içinden kendinin yerine geçebilecek olanları teker teker, kedinin yavrusunu sıçan niyetine yediği gibi yemeye başlıyor.

 

Bu ilk kuruculardan, kendini liderin yerini dolduracak durumda görmeyenler, diğerleri gibi liderin hışmına uğramamak için lidere bir adım daha yaklaşarak ona kayıtsız şartsız biat edeceği garantisini vererek sıçan gibi yenmekten kurtuluyor.

 

Lider evin içinin temizliğini yaptıktan sonra bu kez de Roma imparatoru büyük Kostantinin, birbiriyle uzaktan yakından alakası olmayan uydurma İncilleri birleştirerek bire indirmek için, miladi 325’de, İznik’te 319 papazı toplayıp, yazdırdığı yeni İncil’e, eski dini olan putperestlikten de birçok şey sokarak yepyeni bir Hıristiyanlık dini oluşturduğu gibi, daha önce müştereken koydukları prensipleri bir kenara iterek,önceden beraberce imza altına aldıkları ilkeleri ortadan kaldırdığını,ilk bildirgede imzası bulunanlara öncelikle imzalatarak yürürlüğe sokuyor.

 

Artık kral olmuştur. Kendini Çin setti gibi bir surla güven altına aldıktan sonra bu durumu yasalarla da sağlamlaştırıyor.

 

Bu olayda gerçekleştikten sonra kendi kullarını kendi seçiyor. Biat etmekte en küçük bir kusuru bulunanlar aforoz ediliyor. Disiplin kurulları giyotin gibi işlev yapıyor. Bunu bilen kul olmaya hevesli olanlar seçimler sırasında genel merkezin önünde Grand tuvalet, genel başkanın gözüne çarpabilmek için günlerce boy gösteriyorlar.

 

PEKİ BU NASIL DEMOKRASİ ?

 

Müteahhitler bu işi de imkan bulsalar ihaleye çıkaracaklar. Bir çok gözü açık da ya birinci lig kulüplerinin başına geçiyor. Bir kısım zenginlerde odalarda boy gösteriyorlar. Bir noktada vergi denetiminden az da olsa korunma imkanını buluyorlar.

 

Peki sonraki yıllarda lider olan kendi politikasını uygulayarak yetmiş beş milyondan, bin, bin iki yüz kişiye  kendini genel başkan seçtirerek, kürsüye çıkarak millete teşekkür konuşması yapıyorlar.

 

Hangi millete teşekkür konuşması yapıyorsun Allah aşkına? Senin seçildiğini akşam haberlerinde dinleyen çoğunluğa mı, yoksa sayelerinde seçildiğin kullarına mı? Veya sayende devlet nimetlerinden aksırıncaya tıksırıncaya kadar yeme imkanına kavuşan kullarına mı, bu teşekkür konuşması?

 

Güya bizim malımız sahip çıksınlar diye gönderdiklerimiz, öncelikle milleti nasıl uyuturuz diye bol bol yanıltıcı reklamlar yaparak narkoz verilen hastaya sayı saydırıp da uyuttukları gibi siyasiler de bizleri uyutarak dört yıl sürecek ameliyat için ameliyathaneye sokuyorlar.

 

Partilere yapılan yardımlar neyin nesi Allah aşkına? O parayla Marmara’ya köprü yapılır. Yüzdeyi tutturan sıraya giriyor.Batan geminin malları sanki.Parti başkanlarını yurt gezilerinde, bizim paralarımızla bastırılan afişler meydanlardan iki günde zor temizleniyor.Bizim paramıza acımıyorsanız hiç olmazsa temizlik işçilerine acıyın..

 

Bakanlar en lüks arabaları beğenmiyor. Maaşlarına gelince, yeni bir durumdan dolayı bir para artırımına gidilmeye kalkıldığında, gece yarısı yapılan bir operasyonla vekillerimizin ücretleri hemen bir maddeyle araya sokuşturuluyor.Emekliye gelince; “Devlet babanın adı Hıdır,ekonomik gücü ancak budur” denilerek oturum kapatılıyor.

 

Bende havanda su dövmekten vazgeçip oturumu kapatıyorum.    

 

HOŞÇAKALIN

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: