• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

KIYMALI MAKARNAYI SEVER MİSİNİZ?

18.08.2012 00:36:37

Recep ile kemal aynı kasabadandı. Onlar çocukluk arkadaşıydılar. Birlikte ilk okula başladılar .Yine birlikte askere gittiler. Aynı şehirde vatani görevlerini yapmalarına rağmen askerlikteki sınıflarının farklı olması dolayısıyla ayrı ayrı birlikte olduklarından ancak hafta sonlarında bir araya gelebiliyorlardı. Hülasa birbirlerinden ayrılmamaları adeta alın yazısı gibiydi. İsteseler de ayrılamıyorlardı. 

 Sonunda askerlik bitti. Askerlik dönüşü ikisi de ehliyet alarak şehirle kasaba arasında minibüsçülük yapıyorlardı. Ama bu minibüsçülükten sıkılmışlardı artık. ikisi de kafaya koymuşlardı. Ehliyetlerini büyüterek yeni maceralara atılmak istiyorlardı.

İşte bundan dolayı ağır vasıta ehliyeti almak için tüm evraklarını tamamlayarak trafik amirliğine müracaat ettiler. Direksiyon imtihanına hazırlandılar. Nihayet direksiyon imtihanı günü geldi. Her ikisi de imtihana girip başarıyla ehliyet almaya hak kazandılar.

Kasabaya geldikten bir hafta sonra yurt dışına çalışan bir firmada her ikisi de iş bularak işe başladılar. Bu arada ağır vasıta ehliyeti gibi pasaport da almaları gerektiğinin farkına vararak pasaportlarını da aldılar.

Artık günü birlik birbirlerini göremiyorlardı. Neredeyse birbirlerini özler olmuşlardı. Çünkü birine Avrupa yükü çıkarken diğerine Türkmenistan yükü çıkıyordu.

Bir gün ikisini de şaşırtan bir haber aldılar. İkisinin aracına da Türkmenistan yükü verilmişti. Buna çok sevinmişlerdi. Bu Türkmenistan seferi en azından bir ay sürecekti. Zira oradan da Türkiye’ye deri yükü vardı. Onların deri yükünü düşündükleri yoktu. Nihayet çocukluktaki gibi bir ay beraber olacakları ya. İşte bunun için oldukça mutluydular.

Uzun yola çıkacakları için kamyonlarının bakımını yaptırdılar. Pazartesi günü ihraç edilecek yükü almak için ihracatçı firmanın deposuna gittiler. Öğleye kadar iki kamyona da yükleri sarıldı. Sonra da kendi firmalarına uğrayıp firma yetkilileriyle görüşüp gerekli talimatları alarak yola çıktılar.

Recep önden gidiyordu. özel olarak kamyoncular için inşa edilmiş salaş olmasına rağmen müthiş et yemekleri ve kebapları olan yerlerde Yemek ve su ihtiyaçlarını gideriyorlardı. Hatta çoğu kez yorulduklarında sırasıyla bir iki saat kestirdikleri de oluyordu. Zira götürdükleri mala da sahip olmak gerektiği bilincindeydiler. Bunun için Recep de Kemal de oldukça dikkatliydiler.

Dört gün sonra İran gümrüğüne gelmişlerdi. Kendilerinden önce gelen Türk kamyonlarının muameleleri bittikten sonra sıra onlara gelmişti. Onlardan sonra da uzun bir kuyruk oluşmuştu. Türk ihracatının patlama yaptığı ilk yıllar olduğu için köyle kasaba arasında nakliye işi yapan vasıtalar bile ihracat aracı olarak yollara düşmüştü sanki. Onun için gümrük kapıları adeta bir ana baba günüydü.

Sonunda işlemleri bitti ve de İran’a giriş yaptılar. Batı Azerbaycan ve İran Azerbaycan’ını çoktan geçmişlerdi. Epeyce bir yol aldıktan sonra çölü andıran bir bölgede ilerlerken havada kararmaya başlamıştı. Kemal, Recebe işaretle ilk petrol istasyonunda bir yemek yiyelim diyordu. Recep de ilk petrol istasyonunda durdu. Kemalde arabasıyla gelip yanına durdu. Kemal kamyonunun altında bulunan mutfak kasasını hazırladı. Niyeti alelacele bir makarna haşlamaktı. Recebe bidonla su getirmesini söyledi. Recep de bidonu alıp petrol istasyonunun İranlı görevlisine tarzanca su istediğini belirtiyordu. Petrol istasyonu görevlisi de ilerdeki bir tankı gösterdi. Recep oraya gidip bidonu doldurarak Kemal’in yanına geldi. Bidonu kemale verdikten sonra geriye çekilip sigarasını tellendirdi.

Ocağı yakacakları için istasyon dışında durmuşlardı. Onun için istasyonun ışığından faydalanamıyorlardı. Yemeği karanlıkta hazırlamıştı

Kemal. Yemeği yapınca Recep’i de çağırdı. Taburelerini çekip oturdular. Bembeyaz makarnanın içinde kıymayı gören Recep, Kemal, bu kıymayı da nereden buldu diye düşünüyordu. Kemalde bu makarna neden böyle oldu diyormuş kendi kendine.

 

Sonunda birbirine “ Sen başla, Sen başla” diye ikramda bulunurken Recep dayanamayıp “Allah aşkına bu kıymayı nereden buldun?” deyiverdi. Bunun üzerine Kemal de Ona “Ne kıyması yahu ?” dedi. Sonunda Recep çakmağını çıkarıp yakınca, takke düşüp kel görünmüştü. Petrol istasyonunun bulunduğu yer çöl gibi olduğundan su ihtiyaçlarını tankta muhafaza ediyorlarmış. Uzun süreden beri tankta bekleyen su kurtlanmış. Receple, Kemal de  o kurtlu su ile yemeği yapılan makarnayı yiyeceklerdi. ”Bu kıymayı nereden buldun” sorusu karanlıkta kıymalı gibi görünen kurtlu makarna yemekten kurtarıyor onları. O makarnayı yemedikleri gibi ondan sonra da uzunca bir süre yemek yiyemediler.

İştahınızı kaçırdığım için özür dilerim.

HOŞÇAKALIN

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: