• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

MÜZİĞİN KUDRETİ

09.02.2013 00:36:26

 

Sene 1965 miydi yoksa 1966 mıydı kesin hatırlamıyorum. Aynı köyden Anadolu üniversitesinde okuyan Ali Rıza isimli bir arkadaşımla Ankara üzerinden Eskişehir’e gitmek üzere Ceyhan’da buluştuk.

O zamana göre en lüks otobüs firmasının Ceyhan’da bulunan temsilciliğinden biletlerimizi aldık. İskenderun’dan gelecek otobüsü beklemeye başladık. Epey bekledikten sonra nihayet beklediğimiz otobüs geldi . Ama bomboş geldi.

Bomboş gelmesinin sebebi şayet hafızam beni yanıltmıyorsa diğer firmalar Ceyhan’dan Ankara’ya  On liraya götürürken bu firma lüks tarifeden 0n beş liraya götürüyordu. Bundan dolayı da halk lüks servislerden uzak duruyordu. O zamanlar şimdiki gibi değildi. Halk az çok hesabını kitabını biliyordu. Affedersiniz şimdiki gibi sidik yarışı yapılmıyordu.

 

Bahsettiğim tarihten on, on beş sene önce vefat etmiş Kayseri kökenli Hacı Sani ağa Ceyhan’ın en zenginlerinden biriydi. Büyük tüccar olduğundan sık sık iş dolayısıyla Mersine trenle gider gelirmiş. Ama bu seyahatlerini hep üçüncü mevkide yaparmış.

Bir gün kendinin servetinin yanında çömez bile olamayacak serveti olanlar, hacı Sani ağaya “Ağam sen üçüncü mevkide seyahat ederken inanın biz ikinci mevkide seyahat etmeye utanıyoruz. Allah aşkına sen de ikinci mevkiden bilet alda birlikte seyahat edelim. Görenlerde bizleri kınamasın” deyince Hacı Sani ağa onlara “ben halimden memnunum. Siz ikinci mevkide seyahat edince Mersin istasyonuna benden evvel mi iniyorsunuz yani Hep aynı saatte inmiyor muyuz? Onun için israfa ne gerek var. Topu topu iki saatlik yol değil mi? Ayakta gitsen ne fark eder yani?” diyerek bizim yeni yetme tüccarların çanına ot tıkamış.

 

Bahsettiğim zamanlar otobüs firmaları bu denli ilçe düzeyine henüz inmediğinden, diğer vilayetlere gidebilmek için Adana’ya gidip oradan otobüse binmek gerekiyordu.

İyi bir yerden yer ayırtabilmek için Adana’ya erkenden gitmek gerektiği gibi orada saatlerce boş yere beklemek de işin cabasıydı. Onun için Ceyhan’a ayağına gelen arabaya beş lira fazla para vermek lüks sayılmazdı. Verilen fazla para minibüs parasına tekabül ediyordu nerdeyse. Birde minibüsten otobüse aktarma yapmakta işin cabasıydı.

 

Yukarıda da dediğim gibi otobüs İskenderun’dan Ceyhan’a bomboş gelmişti. Ceyhan’da da terminalde dört kişi bekliyorduk otobüsü. Bagajlarımızı teslim edip otobüse bindik. Ama Ali Rıza sazını bagaja vermeyip onu yanına aldı. Şoför terminal görevlisiyle hesaplaştıktan sonra direksiyonun başına geçti. Ve de Adana’ya hareket ettik.

Adana’ya tam zamanında varmış olacağız ki oradaki yolcuları alıp yola devam etmesi gerekiyormuş şoförün. Adana büyük şehir nasıl olsa müşteri çıkar diye ümitlenen şoförün şansından koca Adana’dan da iki yolcu çıktı. Yani kırk dört kişilik otobüste topu topu altı kişi olmuştuk. Şoför ofladı pufladı ama ne yapsın ister istemez direksiyonun başına geçip Adana’dan Ankara’ya hareket etti.

Gülek boğazını geçip de Tekir yaylasına doğru çıkmaya başlayınca Ali Rızanın yanındaki Saz dikkatini çekmiş olacak ki geriye dönüp “Ya arkadaşım yanındaki sazı süs için taşımıyorsun herhalde? Nasıl olsa müşteri de yok. Hele moral dersen hiç yok.Bari tellerine dokunda moralimiz yerine gelsin” dedi.

Bende Ali Rızanın Adana radyosunda sanatçı olarak çalıp söylediğini söyleyince şoför yavaş yavaş deşarj olmaya başladı.

Ali Rıza da sazı kılıfından çıkarıp akordunu yaptıktan sonra başladı çalıp söylemeye. Şoför arada sırada arkaya dönüp “Allahın’a kurbanım hemşerim bu sıkıntımın üzerine seni Allah gönderdi” diyordu.

Tekirden Aksara’ya kadar böyle çalıp söyleyerek geldik. Aksaray’da yemek molası için durduğumuzda bizi masasına davet etti. Yemeklerimiz yedikten sonra hareket saati gelince bizim otobüsün şoförü yine direksiyonun başına geçti ve Ankara’ya doğru hareket ettik.

Yine aynı şekilde çalıp söyleyerek Ankara’ya girdik. Konya yolu denen bu yoldan Eskişehir yoluna inip o zamanlar 229. piyade alayının ve eski Gülhane hastanesinin önünden yeni meclise doğru ilerlerken şoför dikiz aynasından müşterileri saymış. Dört kişi. Muavini yanına çağırıp diğer iki kişi nerde diye sorunca, yorgunluk ve uykusuzluğun etkisiyle muavin arka koltukların altında, o iki kişiyi aramaya başladı.

Şoför kızgınlıkla “ Adana’dan binen adamların Aksaray’da arabaya binip binmediğini kontrol etmedin değil mi? Senin yüzünden Allah bilir ne anamız ne avradımız kalmıştır küfredilmedik” dedi.

Bu seyahat şoför ve muavinle, altı yolcu için tatlı bir anı olarak kalmıştır hatırlarda.

HOŞÇAKALIN 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: