• resmi ilanlar
Fevzi Saçlı

KUŞ BEYİNLİLERE

17.08.2013 00:35:29

 

            Çoğumuz bazen öyle anlamsız laflar ederiz ki ağzımızdan çıkan bu kelamı değerlendirsek inanın çoğu kez saçmaladığımızın farkına varırız.

            Birine aşırı derecede kızdığımızda, onu; “ Kuş beyinli” olmakla itham ederek, güya o kişiye hakaret ediyoruz. Ama gerçekte kuşların, o küçümsediğimiz küçücük beyinleriyle neler yaptığını görünce o kişiye hakaret değil, o kişiyi övdüğümüzün farkında olmuyoruz.

Evet, belki bünyesinin küçük olması dolayısıyla beynide küçüktür. Ama şimdi bazı özelliklerini sıralayınca,  başınızı iki elinizin arasına alıp da düşünürseniz ne büyük hata yaptığınızı anlarsınız.

            Özellikle yine hakaret olarak söylediğiniz “ Leyleğin ömrü lak lak ile geçermiş.” Sözünü ele alalım. Leyleğin gagasıyla çıkardığı lak lak sesiyle ne demek istediğini biliyor musunuz? Örneğin V düzeninde seyahatlerde guruba hızlanın anlamını taşıyor bu lak laklar

            Buyurun aptallığın sembolü olarak gördüğünüz kuşun birkaç özelliğini birlikte görelim. Eylemlerini görünce sarf ettiğiniz sözler dolayısıyla tükürdüğünüzü nasıl da yalayacaksınız.

            Leylekler; Doğu ve güney Afrika’dan, Nil vadisini geçerek, Sina yarım adası ve Ürdün vadisini takip ederek, Hatay ilimizdeki Belen ilçemizden yazı geçirmek üzere iki parti halinde Yurdumuza girerler.

            Birinci gurup; Yaşça büyük deneyimli olanlardır ki bunlar şubat ortası ile mart ayının başında gelirler. Ağustos ayından sonrada aynı güzergâhı takip ederek yurdumuzu terk ederler. Bunlardan şayet geri dönüş yoluna tahammül edemeyeceğine hastalık, sakatlık ve yaşlılık dolayısıyla gözü kesmeyenler olursa onlar gitmeyip yurdumuzdaki üreme alanlarında kalırlar.

            İkinci gurup ise; Gençlerden oluşan bu guruptakiler geldikleri yıl üremede bulunmadıklarından nisan ayından itibaren yurdumuza giriş yaparlar. Bunlar Türkiye’ye Oto stopla gelen turistler gibidirler.

            Dünyadaki leyleklerin büyük çoğunluğunun göç ettiği iki ana yoldan biri Ülkemizden geçer. Bunlardan bir kısmı ülkemizde kalırken diğerleri İstanbul ve Çanakkale boğazlarını da geçerek Avrupa’ya giderler. Gündüzleri ısınan karalardan yükselen sıcak hava kütlelerini kullanarak mümkün olan en az enerji ile yollarına devam ederler. Bu sıcak hava karalarda olduğundan karalar üzerinde uçarlar Denizler üzerinde kanat çırparak uçmak zorunda kaldıklarında denizler üzerinde uçmazlar. İşte bunun için boğazlar üzerinden gündüz geçerler. Leyleklerin Hatay Trakya arasındaki mesafeyi 3-7 günde geçerler.

            Avrupa’da gördüğümüz leyleklerse, batı ve orta Afrika’dan Cebelitarık boğazı ve ispanya güzergâhını takip ederek Avrupa’ya gelirler. Dönüşlerinde ise aynı güzergâhı kullanarak kuzeybatı Afrika ve orta Afrika’ya ulaşırlar.

            Çok az bir kısmı da dönüş yolu olarak, İtalya ve Malta ile Sicilya üzerinden Afrika’ya ulaşmaya çalışırlar.

            Hava koşullarına göre bu yolculukları 3-10 hafta sürer. Günde 7-10 saat uçarlar. Bu uçuşları                 200-300 km yol alırlar. Zaman zaman hava koşullarına göre 600 Km yol kat ettikleri de olur.

            Yavru leylekler, yanlarında birkaç erişkin leylekle birlikte erkenden dönüşe başlarlar.

            Yolculukları sırasında eğitimi mükemmel bir askeri birlik gibi ve de  V  düzeninde hareket ederler. Bu V düzeninin başındaki leylek kanat çırptığı için yorulunca yerini bir sonraki leyleğe bırakarak kendi sona geçer. Dolayısıyla bu seyahat sırasında herkes sırasıyla baş tarafta görev almış olur. Yani anlayacağınız biz insanlar gibi birbirini yemeye kalkışmazlar. İlim adamlarının kanaatine göre; “ Bir kuş kanat çırpınca arkasında uçan kuşun uçuşunu kolaylaştıran bir momentum yaratıyormuş.”

            Kafilenin içinden birinin, yorgunluk veya hastalık dolayısıyla yola devam edemeyeceği görülürse onunla diğer iki leylek aşağıya inerek onu yalnız bırakmazlar. Yani anlayacağınız biz insanlar gibi; “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir demezler.”

            Yolculuğa devam edemeyen sağlığına kavuşur kavuşmaz arkadan gelen herhangi bir guruba katılarak yollarına devam ederler. Sonradan gelen gurup kendilerinden olmayan bu leylekleri kabul etmemezlik etmez.

            “ Bir kuş kanat çırptığında, arkasında uçan kuşun uçuşunu kolaylaştırdığından dolayı bir kuşun yalnız başına kat edemeyeceği mesafeleri V şeklindeki bir düzenle seyahat etiklerinden bu denli uzun uçuşlar  mümkün olmaktadır.

(Momentum: Bir hareketli cismin sahip olduğu kütle ve sebebiyle direnci yenmesini sağlayan özelliğidir.)

Kuşlar için densizce ürettiğimiz şu sözlere bir bakalım.

Kılavuzu karga olanın burnu b... çıkmazmış.

Deve kuşu gibi başını kuma sokmak (gömmek),olarak sarf ettiğimiz sözü:

            1) Tehlikeli bir olay karşısında yararlı olmayacağı apaçık ortada olan kaçamak bir yola sapmak;

2) başkalarını aldattığını sanarak kendisini aldatmak olarak yorumluyoruz.

Hâlbuki bu kuş şayet kafasını tehlike karşısında gerçekten kuma gömüyorsa, tanrının verdiği organların en önemlisinin kafası olduğunun, insanoğlundan çok önce farkına vardığının bir işareti olarak algılamak daha doğru olmaz mı?

Bir futbolcuyu methüsena ederken ; “ Kafasını tekmeye uzatır.” Diyenler futbolcuyu överim derken o futbolcunun en kıymetli uzvunun kafası olduğunun bile farkına varamayan bir aptal olduğunu söylüyor gerine gerine. Bu tipler mi, yoksa deve kuşlarımı daha zeki, elinizi vicdanınıza koyup cevap verin?

Beşerin yaptığı üçkâğıtçılığı; “Deve kuşu (yüke gelince kuş, uçmaya gelince deveyim): demiş gibi zavallı kuşlara mal etmek gerçekten ayıp değil mi?

Hele hele de becerilemeyen bir iş için “ Şimdi bir kuşa benzedi.” Demek, kuşlara yapılan en büyük iftiradır bana göre.

Kuşların beyinlerinin binlerce katı büyüklüğe sahip bir beyine sahip olan biz insanlar, bahsi geçen güzergâhları takip ederek yola çıkmaya kalkışsaydık %90’nımız yolda kaybolup giderdi.  

Aptallıkla itham ettiğimiz kuşların, o küçücük beyinleriyle bizden çok daha zeki ve yetenekli olduklarına inanıyorum.

Ölülerin defnedilmesini bile, kuşları örnek aldığımızı ve de daha düne kadar posta işimizi de güvercinlerle gördüğümüz unutulmamalı. Onları hem aptallıkla niteleyip de sonrada, yumurtalarını dertlere devadır diye çalan da bizleriz değil mi?

Çünkü Erzurumlu İbrahim hakkının dediği gibi;  

                                                

Hak şerleri hayr eyler
Arif anı seyreyler
Zan etme ki gayreyler
Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler

 

                        HOŞÇA KALIN

                                              

 

 

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: